"Cennetteki müminlerin metafizik yaşamları ve diğer
güzellikler"
ADNAN OKTAR: Güzel kıyafetleri hanımlar çok severler. Hadiste
cennette "Bir bakışta yedi kat elbiseyi ayrı ayrı göreceksiniz"
diyor. Tabii yedi ayrı elbise ama o hanım tek elbise giydi gibi olacak. Tek
elbise gibi ama bakıldığında yedi ayrı elbisesi de gözüküyor. Mesela bir
elbisesini ayrı görüyorsun, bir elbisesini ayrı görüyorsun, hepsini ayrı ayrı
görüyorsun. Cennetin metafizik özelliklerindendir bu. İnsan da çok bedenli
oluyor yani bir kişiye yüzlerce, binlerce beden veriliyor ama aslında aynı
ruhtur. Mesela şimdi, benim sağ kolumda kendi ruhum var, sol kolumda da kendi
ruhum var ama ikisini de ayrı ayrı hissediyorum şu an. Bu kalemi tutuyorum
hepsini ayrı ayrı hissediyorum. Tek ruh hissediyor. Bedenler de aynı şekilde;
sağımda da solumda da birçok beden oluyor ama tek ruh hissediyor hepsini.
Bir kadın bir elbise
giydi mi içine sinmez, aklı başka elbisede kalır, "Keşke onu giyseydim" der. İşte onu
da giyecek, onu giyse yine içine sinmez, der ki; "Şu elbise de
güzel," onu da giyecek. Hepsini giyebilmesi için, Allah; ruhunun tam
tatmin olabilmesi için çok fazla beden yaratıyor. 'Hülle' diye geçiyor
hadislerde, "kat kat hülleler giyer" diyor. "Baktığında helali,
hepsini ayrı ayrı görür" diyor. "Huyu güzel, kendi güzel" diyor
Allah ayette de, kadınlar için huy güzelliğini öne almış. Güzel huy çok
önemlidir.
Ayette kadınlar için,
"Saklı yumurta gibi" diyor yani hatları yumurta gibi, yumuşak hatlar,
pürüzsüz ve düzgün. Ama bakın, "saklı yumurta gibi" ifadesi önemli
çünkü kadın korunuyorsa güzeldir. Çok kişiye aitse -ruh ona göre yaratılmıştır-
bir anda silinir gider kadın, hiçbir anlamı kalmaz çok kişiye aitse. Onun için
Allah, "sadece size ait" ve "gözlerini sadece eşlerine teksif
etmiş ve tutkuyla bakan" diyor. Gözlerinde tutku olacak kadının, eşini
dünyanın en mükemmel kişisi olarak bilecek, en çok ondan hoşlanacak. Başkasını
sevecek bir gücü olmayacak, tabi ki seviyor müminleri ama cinsellik anlamında
sadece eşinden hoşlanıyor. Diğer müminleri canı gibi seviyor, herkesi seviyor
ama yaratılış, fıtrat olarak bir tek ondan hoşlanacak gibi oluyor. Sonsuza
kadar öyle. Mesela eşini ne şekilde görmek istiyorsa, Allah onu o şekle
getiriyor. Hangi bedende olmasını istiyorsa. Binlerce insan bedeni şeklinde
görünüyor kendi eşi. Kadın da öyle, çeşit çeşit bedenlerde görünüyor. Ama tek
ruh hakim inşaAllah.
Herşeyi aklından bir
kere geçmesi yeterli. Mesela, şimdi biz şimdi kafamızda hayal etsek,
istediğimiz görüntüyü oluşturabiliriz, değil mi? Gözümüzü kapatsak, istediğimiz
yiyeceği oluşturabiliriz. Sevdiğimiz birini, istediğimiz anda kafamızda
canlandırabiliyoruz. Görüntü olarak. İşte cennette kafamızdan geçmesiyle
beraber üç boyutlu ve canlı olarak bir anda oluşur. Dünyada bu fludur ama
cennette sistemi Allah netleştirmiş oluyor.
İstediğin yiyecek,
istediğin görüntü anında oluşur, mesela, "Bakar kişi, sokakta güzel bir
insan görür, onu görmesiyle beraber kendi bedeni de hemen onun şeklini
alır" diyor. Ve her seferinde kendi eşine "bugün daha da güzelleşmişsin"
diyor. Ertesi gün görüyor, "bugün daha da güzelsin" diyor. Her gün
aynı şeyi söylüyor. Samimi kanaati olarak. "Sana bir şey olmuş daha da
güzelleşmişsin" diyor. Böyledir sistem, yani cennetin sistemi budur ama
Allah bunun eğitimini veriyor işte burada.
Bu eğitimden geçmezse
insan; egoist, bencil, ters, kıskanç, çok anormal huyları olabiliyor. Onun için
biz bu eğitimden geçiyoruz. Bu eğitimden geçtikten sonra, "Ey mutmain
olmuş nefis" diyor Allah yani dengeli hale gelmiş, "sen
Allah'tan razı olmuş olarak" "Ya Rabbi, Senden razıyım. Verdiğin
nimetlerden, her şeyden, Senden razıyım" diyor, "Allah da sizden
razı olmuş olarak," Allah da diyor ki; "Ben de senden razıyım,
kulluk görevini yaptın. Eğitimini aldın" diyor, "Salih kullarımın
arasına gir" diyor, "Samimi olarak kullarımın arasına gir,"
"Cennetime gir" diyor, Cenab-ı Allah.
Orada, cennette her şey
akıllıdır. Bardağa bakarsın, içine ne dolmasını istiyorsan, anında dolar.
İçersin, istersen boş durur ama canın istediğinde hemen anında geri dolar.
Daldan meyveyi alırsın, kopartmanla beraber dalda hemen meyve yeniden oluşur.
Ayette, "tükenmez meyveler" diyor Allah. Tükenmiyor, yiyorsun,
bitiyor, yine koparıyorsun, yine yiyorsun. Bütün dallar doludur. Hatta "dalları
sarkmış" diyor Allah, ayette. Hoşumuza gitsin diye.
İnsan eşini cennette çok
daha fazla seviyor, kıyas olmuyor. Kardeşlerini de çok fazla seviyor ama
Peygamberleri artık kıyaslanmayacak şekilde çok seviyor. Onların acı ve çile
çektiğini biliyoruz, Allah yolunda mücadele etmişler, sadakatlerini görüyoruz.
Mesela orada Peygamberimiz (sav)'i bütün Müslümanlar bütün ümmet hepsi
bağırlarına basacaklar. Onun için bedeni çok fazla olacak Peygamberimiz
(sav)'in.
Peygamberimiz (sav) her
yerdedir çünkü herkes onunla sohbet etmek ister. Tek bir beden olsa sohbet
edemezler. Onun için her meclistedir, her yemek ortamında vardır Peygamberler.
Çok bedenli oluyorlar ama buna layık olabilecek bir kişilik de işte dünyadaki
eğitimle oluyor... (Adnan Oktar'ın 20 Ağustos 2010 tarihli Kocaeli TV
röportajından)
Tüm Nimetlerin En Üstünü: Allah'ın Rızası
Allah, mümin erkeklere ve
mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve
Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en
büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)
Cennette var olan
nimetler göz kamaştırıcıdır. Allah cennette, insanın beş duyusuna olabilecek en büyük zevk ve lezzetleri
tattırmaktadır.
Ancak cennetin tüm
bunlardan çok daha üstün olan en büyük nimeti, Allah'ın rızasıdır. Müminin Allah'ın rızasını kazanabilmiş olmasından dolayı hissettiği sevinç ve huzurdur. Dahası, Allah'ın verdiği herşey için Rabbimiz'den razı olmanın, O'na daimi bir şükür içinde bulunmanın verdiği asıl mutluluktur. Kuran'da,
cennet ehli anlatılırken bu
vasfa şöyle
dikkat çekilir:
... Allah onlardan razı
oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk'
budur. (Maide Suresi, 119)
Cennetteki nimetlerin
benzerleri dünyada da kısmen var olabilirler, ama gerçek değerlerini Allah'ın rızası
dahilinde olduklarında kazanırlar.
Bu nokta son derece
önemlidir ve iyi düşünülmesi gerekir. Nimetleri asıl değerli kılan, onların
kendi içlerinde taşıdığı lezzet ve zevkin çok daha ötesinde bir şeydir. Asıl değer,
o nimeti Allah'ın var etmiş olmasıdır. O
nimeti kullanan ve şükreden mümin, Allah'ın ikramıyla muhatap olduğunu, Allah'ın
kendisini sevdiğini, koruyup-gözettiğini ve kendisine rahmetinden tattırdığını
hisseder ki, asıl hazzı bundan alır.
İşte bu nedenle, insanın
kalbi ancak cennetle tatmin olur. İnsan Allah'a kulluk etmek için yaratılmıştır
ve bu yüzden ancak O'nun ikramından zevk alır. Dünyada ise, cenneti andıran
ortamlarda, yani nimetlerin Allah'ın rızasına uygun ve O'na şükredilerek kullanıldığı
ortamlarda huzur bulur.
Cennet Allah'ın bir
ikramıdır ve bu nedenle çok değerlidir. Cennet ehli, "ikrama layık
görülmüş kullar"dan (Enbiya Suresi, 26) oldukları için ebedi mutluluk
ve sevince kavuşurlar. Orada, ayetlerde bildirildiği üzer, "celal ve
ikram sahibi olan" (Rahman Suresi, 78) Allah'ın adını övüp
yüceltirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder