13 Mayıs 2015 Çarşamba

"Cennetteki müminlerin metafizik yaşamları ve diğer güzellikler"


ADNAN OKTAR: Güzel kıyafetleri hanımlar çok severler. Hadiste cennette "Bir bakışta yedi kat elbiseyi ayrı ayrı göreceksiniz" diyor. Tabii yedi ayrı elbise ama o hanım tek elbise giydi gibi olacak. Tek elbise gibi ama bakıldığında yedi ayrı elbisesi de gözüküyor. Mesela bir elbisesini ayrı görüyorsun, bir elbisesini ayrı görüyorsun, hepsini ayrı ayrı görüyorsun. Cennetin metafizik özelliklerindendir bu. İnsan da çok bedenli oluyor yani bir kişiye yüzlerce, binlerce beden veriliyor ama aslında aynı ruhtur. Mesela şimdi, benim sağ kolumda kendi ruhum var, sol kolumda da kendi ruhum var ama ikisini de ayrı ayrı hissediyorum şu an. Bu kalemi tutuyorum hepsini ayrı ayrı hissediyorum. Tek ruh hissediyor. Bedenler de aynı şekilde; sağımda da solumda da birçok beden oluyor ama tek ruh hissediyor hepsini.

Bir kadın bir elbise giydi mi içine sinmez, aklı başka elbisede kalır,  "Keşke onu giyseydim" der. İşte onu da giyecek, onu giyse yine içine sinmez, der ki; "Şu elbise de güzel," onu da giyecek. Hepsini giyebilmesi için, Allah; ruhunun tam tatmin olabilmesi için çok fazla beden yaratıyor. 'Hülle' diye geçiyor hadislerde, "kat kat hülleler giyer" diyor. "Baktığında helali, hepsini ayrı ayrı görür" diyor. "Huyu güzel, kendi güzel" diyor Allah ayette de, kadınlar için huy güzelliğini öne almış. Güzel huy çok önemlidir.

Ayette kadınlar için, "Saklı yumurta gibi" diyor yani hatları yumurta gibi, yumuşak hatlar, pürüzsüz ve düzgün. Ama bakın, "saklı yumurta gibi" ifadesi önemli çünkü kadın korunuyorsa güzeldir. Çok kişiye aitse -ruh ona göre yaratılmıştır- bir anda silinir gider kadın, hiçbir anlamı kalmaz çok kişiye aitse. Onun için Allah, "sadece size ait" ve "gözlerini sadece eşlerine teksif etmiş ve tutkuyla bakan" diyor. Gözlerinde tutku olacak kadının, eşini dünyanın en mükemmel kişisi olarak bilecek, en çok ondan hoşlanacak. Başkasını sevecek bir gücü olmayacak, tabi ki seviyor müminleri ama cinsellik anlamında sadece eşinden hoşlanıyor. Diğer müminleri canı gibi seviyor, herkesi seviyor ama yaratılış, fıtrat olarak bir tek ondan hoşlanacak gibi oluyor. Sonsuza kadar öyle. Mesela eşini ne şekilde görmek istiyorsa, Allah onu o şekle getiriyor. Hangi bedende olmasını istiyorsa. Binlerce insan bedeni şeklinde görünüyor kendi eşi. Kadın da öyle, çeşit çeşit bedenlerde görünüyor. Ama tek ruh hakim inşaAllah.

Herşeyi aklından bir kere geçmesi yeterli. Mesela, şimdi biz şimdi kafamızda hayal etsek, istediğimiz görüntüyü oluşturabiliriz, değil mi? Gözümüzü kapatsak, istediğimiz yiyeceği oluşturabiliriz. Sevdiğimiz birini, istediğimiz anda kafamızda canlandırabiliyoruz. Görüntü olarak. İşte cennette kafamızdan geçmesiyle beraber üç boyutlu ve canlı olarak bir anda oluşur. Dünyada bu fludur ama cennette sistemi Allah netleştirmiş oluyor.

İstediğin yiyecek, istediğin görüntü anında oluşur, mesela, "Bakar kişi, sokakta güzel bir insan görür, onu görmesiyle beraber kendi bedeni de hemen onun şeklini alır" diyor. Ve her seferinde kendi eşine "bugün daha da güzelleşmişsin" diyor. Ertesi gün görüyor, "bugün daha da güzelsin" diyor. Her gün aynı şeyi söylüyor. Samimi kanaati olarak. "Sana bir şey olmuş daha da güzelleşmişsin" diyor. Böyledir sistem, yani cennetin sistemi budur ama Allah bunun eğitimini veriyor işte burada.

Bu eğitimden geçmezse insan; egoist, bencil, ters, kıskanç, çok anormal huyları olabiliyor. Onun için biz bu eğitimden geçiyoruz. Bu eğitimden geçtikten sonra, "Ey mutmain olmuş nefis" diyor Allah yani dengeli hale gelmiş, "sen Allah'tan razı olmuş olarak" "Ya Rabbi, Senden razıyım. Verdiğin nimetlerden, her şeyden, Senden razıyım" diyor, "Allah da sizden razı olmuş olarak," Allah da diyor ki; "Ben de senden razıyım, kulluk görevini yaptın. Eğitimini aldın" diyor, "Salih kullarımın arasına gir" diyor, "Samimi olarak kullarımın arasına gir," "Cennetime gir" diyor, Cenab-ı Allah.

Orada, cennette her şey akıllıdır. Bardağa bakarsın, içine ne dolmasını istiyorsan, anında dolar. İçersin, istersen boş durur ama canın istediğinde hemen anında geri dolar. Daldan meyveyi alırsın, kopartmanla beraber dalda hemen meyve yeniden oluşur. Ayette, "tükenmez meyveler" diyor Allah. Tükenmiyor, yiyorsun, bitiyor, yine koparıyorsun, yine yiyorsun. Bütün dallar doludur. Hatta "dalları sarkmış" diyor Allah, ayette. Hoşumuza gitsin diye.

İnsan eşini cennette çok daha fazla seviyor, kıyas olmuyor. Kardeşlerini de çok fazla seviyor ama Peygamberleri artık kıyaslanmayacak şekilde çok seviyor. Onların acı ve çile çektiğini biliyoruz, Allah yolunda mücadele etmişler, sadakatlerini görüyoruz. Mesela orada Peygamberimiz (sav)'i bütün Müslümanlar bütün ümmet hepsi bağırlarına basacaklar. Onun için bedeni çok fazla olacak Peygamberimiz (sav)'in.

Peygamberimiz (sav) her yerdedir çünkü herkes onunla sohbet etmek ister. Tek bir beden olsa sohbet edemezler. Onun için her meclistedir, her yemek ortamında vardır Peygamberler. Çok bedenli oluyorlar ama buna layık olabilecek bir kişilik de işte dünyadaki eğitimle oluyor... (Adnan Oktar'ın 20 Ağustos 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından)


Tüm Nimetlerin En Üstünü: Allah'ın Rızası

Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Tevbe Suresi, 72)

Cennette var olan nimetler göz kamaştırıcıdır. Allah cennette, insanın beş duyusuna olabilecek en büyük zevk ve lezzetleri tattırmaktadır.
Ancak cennetin tüm bunlardan çok daha üstün olan en büyük nimeti, Allah'ın rızasıdır. Müminin Allah'ın rızasını kazanabilmiş olmasından dolayı hissettiği sevinç ve huzurdur. Dahası, Allah'ın verdiği herşey için Rabbimiz'den razı olmanın, O'na daimi bir şükür içinde bulunmanın verdiği asıl mutluluktur. Kuran'da, cennet ehli anlatılırken bu vasfa şöyle dikkat çekilir:

... Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Maide Suresi, 119)

Cennetteki nimetlerin benzerleri dünyada da kısmen var olabilirler, ama gerçek değerlerini Allah'ın rızası dahilinde olduklarında kazanırlar.

Bu nokta son derece önemlidir ve iyi düşünülmesi gerekir. Nimetleri asıl değerli kılan, onların kendi içlerinde taşıdığı lezzet ve zevkin çok daha ötesinde bir şeydir. Asıl değer, o nimeti  Allah'ın var etmiş olmasıdır. O nimeti kullanan ve şükreden mümin, Allah'ın ikramıyla muhatap olduğunu, Allah'ın kendisini sevdiğini, koruyup-gözettiğini ve kendisine rahmetinden tattırdığını hisseder ki, asıl hazzı bundan alır.

İşte bu nedenle, insanın kalbi ancak cennetle tatmin olur. İnsan Allah'a kulluk etmek için yaratılmıştır ve bu yüzden ancak O'nun ikramından zevk alır. Dünyada ise, cenneti andıran ortamlarda, yani nimetlerin Allah'ın rızasına uygun ve O'na şükredilerek kullanıldığı ortamlarda huzur bulur.

Cennet Allah'ın bir ikramıdır ve bu nedenle çok değerlidir. Cennet ehli, "ikrama layık görülmüş kullar"dan (Enbiya Suresi, 26) oldukları için ebedi mutluluk ve sevince kavuşurlar. Orada, ayetlerde bildirildiği üzer, "celal ve ikram sahibi olan" (Rahman Suresi, 78) Allah'ın adını övüp yüceltirler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder